GECİKEN ADALET : ULUSLARARASI ADALET DİVANI’NIN KARARINI SAVUNMAK

Cemal Cuma – Apartheid Duvar Karşıtı Filistin Kampanyası (Stop The Wall) Koordinatörü

26 Ağustos 2010

El-Şebeke (Filistin Siyaset Ağı) Siyasi Bülteni

Geçen Temmuz, Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki Duvarı hakkındaki kararının altıncı yıldönümüydü. El-Şebeke politika danışmanı Cemal Cuma, Duvar’ın nasıl ve niçin kurulduğunu ve Filistinlilerin haklarını elde etmek için Adalet Divanı kararını nasıl değerlendirebileceklerini inceliyor.

Genel Bakış

Filistinliler, İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki Duvarı’na karşı sekiz yıldır mücadele ediyor. Temmuz 2004’te Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Duvar’ın ve İsrail işgal rejiminin uluslararası hukuka aykırı olduğunu onadı. 2002 yılından beri Filistin Anti-Apartheid Duvar Kampanyası’nın koordinatörü olarak görev yapan, El-Şebeke politika danışmanı Cemal Cuma, bu yazıda Duvar’ın nasıl ve niçin kurulduğunu inceliyor, Divan’ın kararının etkilerini tartışıyor ve Filistin toplumunun çeşitli kesimlerine ve uluslararası topluma yönelik politika önerileri ile konuyu noktalıyor.

Duvar Ne Yaptı?

İsrail, Batı Şeria’da, “Koruyucu Kalkan Operasyonu” adıyla şehirleri işgal etmesinin ardından 2002 yılının Haziran ayında Duvar’ı inşa etmeye başladı. Geriye dönüp bakıldığında bu istilanın Duvar’ın inşasının başlangıcı olduğu görülüyor ve o zaman kimse istilanın kod adının önemini anlamadı. 2002 istilasının devasa çapı – Filistin’in kentsel altyapısının tahrip edilmesi, kitlesel tutuklamalar, suikastlar ve katliamlar – Duvar’ın inşasının mümkün olan en az direniş ile başlamasını güvence altına aldı.

Yüzlerce askeri kontrol noktasının eşlik ettiği Duvar, Batı Şeria’da nüfusun en yoğun olduğu merkezlerin Bantustanlara parçalanması durumunu pekiştirdi, bu merkezleri birbirlerinden ve işgal altındaki Doğu Kudüs’ten ayırdı. İsrail’in eylemleri Filistin halkı üzerindeki denetimini artırmaya ve bir Filistin devletinin kurulmasını engellemeye yönelikti. Duvar, İsrail ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki uluslararası planda kabul edilmiş ateşkes hattı olan “Yeşil Hattı” özellikle bulanıklaştırır, böylece uluslararası hukuku ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları’na (İAFT) ilişkin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararlarını geçersiz kılar. İsrail, uluslararası hukuka dayanmak yerine, “ihtilaflı” topraklarla ilgili, Amerikan kalkanı altında, şartlarını kendisinin belirlediği müzakereleri koyar.

Bugün İsrail’in “oldu bittileri” apartheid sisteminin gerçekliğini açıkça sergiler:

  • 810 km. uzunluğa erişen Duvar, işgal altındaki Batı Şeria’nın %46’sını tecrit eder ve onu üç büyük kantona ve 22 küçük Bantustan’a böler. İsrail’in İAFT’deki Filistin su kaynaklarının %82-85’i üzerindeki kontrolünü perçinler.
  • 1.400 km.’lik yol şebekesi, sadece İsraillilere tahsis edilmiştir ve 48 tünel ile Filistin yollarından ayrılmıştır.
  • Otuz dört askeri kontrol noktası, farklı kantonlar arasındaki insan ve mal hareketini, İsrail ve dış dünya ile ticari trafiğin hareketini kontrol eder.
  • Duvar boyunca sanayi bölgeleri, tarım alanları ve zanaat atölyeleri kuruldu. Bazıları İsrailli, bazıları ortak, bazılarıysa uluslararası olan bu yatırımlar, Filistin halkını İsrail ekonomisine bağımlı ucuz emek gücüne dönüştürmeyi amaçlıyor. Sermaye uluslararası, İsrailli ve Filistinli iken ham madde ve ihraç ürünleri tamamen İsraillidir.

FİLİSTİN SİVİL TOPLUMUNUN TEPKİSİ

Duvar’a karşı tabandan yükselen barışçıl direniş, inşaatın başlamasından ancak üç ay sonra başladı. Bu gecikme büyük ölçüde 2002 istilasının Filistin toplumu üzerindeki etkisinden kaynaklanmaktaydı. Duvar’ın ilk safhasının inşa edildiği Batı Şeria’nın kuzey köylerinde ve şehirlerinde halk komiteleri kuruldu. Eylemciler, etkinlikler düzenledi, hasar ve ihlalleri belgelediler ve uluslararası kampanyalar düzenlediler, Batı Şeria’nın kilit bölgelerinde canlı kalkanlar oluşturan uluslararası eylemciler ile iletişim ve eşgüdüm kuruldu. Kuzey ve orta Batı Şeria’daki kasaba ve köylerde onlarca yürüyüş ve etkinlik düzenlendi. Bu protestolar hafta boyunca gerçekleşti ve uluslararası dayanışma eylemcilerinin ziyaretleri ile koordine edildi.

Gösteriler ve diğer etkinlikler uluslararası planda dikkatleri çekti. İsrail’in çok büyük tarım arazilerini ve su kaynaklarını çalmasının, çevresel ve zirai yıkımın boyutunu açıkça gösteren, Duvar’ın ve güzergahının resimleri dünya genelindeki gözlemcileri şoke etti.

Ancak Filistin Yönetimi (FY) bu etkinliklere kayıtsız kaldı, bu da birçok Filistinliyi öfkelendirdi. FY’nin suskunluğu, çiftçiler, yerel meclisler ve halk komitelerinin sayısız mektubu ve müracaatı göz önüne alındığında özellikle çarpıcıydı. Neticede seçilmiş liderliğin bu kayıtsızlığı Filistinlilerin kafasında soru işaretleri yarattı ve kuşku uyandırdı ve bu tutumu protesto için Başbakanlık önüne iki yürüyüş düzenlendi.

New York’ta Birleşmiş Milletler Filistin Halkının Vazgeçilmez Haklarının Uygulanması Komitesi tarafından düzenlenen 2003 yılındaki konferansın ardından Filistin Anti-Apartheid Duvar Kampanyası, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün BM daimi temsilcisi Nasır el-Kudva ile bir araya geldi. Duvar Kampanyası, el-Kudva’ya Duvar ve Duvar’ın “barış sürecine” etkileri hakkında detaylı bir sunum yaptı. El-Kudva harekete geçti ve uluslararası örgütlerle eşgüdüm kurdu, komitelerden, sivil ve resmi kurumlardan ve İsrail’in İAFT’deki ihlallerini izleyen uluslararası kurumlardan bilgi istedi.

Aralık 2003’te BM Genel Kurulu, İsrail’in Duvar inşasının hukuki sonuçları hakkında görüşünü almak için bu vakayı UAD’ye havale etme yönünde bir çözüm benimsedi. 14 Şubat 2004’teki UAD oturumu arifesinde işgal altındaki Batı Şeria genelindeki barışçıl halk yürüyüşleri arttı ve İsrail ordusunun şiddet ve baskısı ile karşılandı. Kudüs’ün kuzey batısındaki köylerde özellikle Beyt Dukku ve Biddu’dan beş Filistinli öldürüldü ve yüzlercesi yaralandı. UAD oturumunun gerçekleşeceği düşüncesiyle İsrail, Tulkarim vilayetindeki Baka el-Şarkiye’de ve Kudüs vilayetindeki Beyt Surik ve Katana’da Duvar’ın güzergahında değişiklikler yaptı, daha önce istimlak ettiği binlerce dönüm toprağı iade etti. Bu sırada İsrail Yüksek Mahkemesi, ordunun Duvar’ın Filistinliler üzerindeki “insani etkisini” göz önünde bulundurması gerektiğine dair bir karar verdi. [1]

UAD Temmuz 2004’te kararını ilan etmeden önce İsrail Knesset üyesi Dr. Azmi Bişara, Duvar kampanyası ile işbirliği içinde bir oturma eylemi düzenledi. Kudüs’ün kuzey girişinde bir çadır kuruldu ve 10 gün boyunca, tarihsel Filistin’in genelinden yüzlerce dayanışma delegasyonu ve komitesini, yanı sıra yabancı ve uluslararası örgütleri, diplomatik misyonları ve onlarca medya kuruluşunu ağırladı. Çadır gün boyu yüzlerce insanla dolup taştı, dersler ve sunumlar düzenlendi. Ancak FY ansızın, şiddet kullanarak çadırı kaldırdı. FY, UAD’nin 9 Temmuz 2004’te, kararını vermesinden sonra çadırın artık gereksiz olduğunu ileri sürdü. Gerçekte ise çadır FY için bir mahcubiyet kaynağı oluyordu, çünkü medya ve halkın dikkatini çekiyordu.

UAD’nin Görüşü ve Sonuçları

UAD’nin istişari görüşü, Filistin halkına, özellikle de Duvar’a yakın köylerde, şehirlerde ve topluluklarda yaşayanlar için büyük bir moral desteği oldu. [2]

Ayrıca UAD ikiye karşı 13 oyla uluslararası toplumun Duvar’ın inşasından kaynaklanan durumu tanımamakla veya statükonun sürmesine yardım etmekle mükellef olduğuna karar verdi. Otuz yıl önce Güney Afrika’nın Güney Batı Afrika’yı işgaline ilişkin benzer bir kararın apartheid devletine karşı yaptırım uygulanmasına yol açtığını anımsamak da ilginçtir

Buna ilaveten mahkeme, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin tüm taraflarından İsrail’i, mahkemenin kararını uygulaması için zorlamaya çağırdı ve Cenevre Sözleşmelerinin İAFT’ye uygulanabilirliğini teyit etti. Bire karşı 14 oyla UAD, BM’yi “Duvar’ın inşası ve ilişkili rejiminden kaynaklanan yasadışı duruma son vermek için gerekli başka ne yapılacağını düşünmeye” çağırdı.

BM’ye sevk edildikten sonra BM Genel Kurulu’nun üyelerinin ezici çoğunluğu, UAD’nin görüşünü onayladı. Ancak altı yıldan beri BM Güvenlik Konseyi bu istişari görüşü henüz yeniden incelememiştir.

İstişari görüşün hem resmi düzeyde hem de halk açısından sonuçları olmuştur. UAD’deki zafere karşın FY yetkilileri istişari görüşü kasten hiçe saydı. Her yıl, siyasi koşulların elverişsiz olduğunu ve Avrupalılar ve Amerikalıların BM Güvenlik Konseyi’ne başvurma isteklerini desteklemeyeceklerini iddia ederek ihmallerini haklı gösterdiler. İsrail ve ABD’den hayli basınç olduğu aşikar iken FY istişari görüşten etkili bir pazarlık kozu olarak yararlanamadı. Uluslararası hukuka dayanmak yerine birbirini izleyen Amerikan yönetimlerinin desteklediği müzakerelere oynamayı sürdürdü. Bu yüzden FY fasit bir daireye kıstırılmış durumda: Uluslararası düzeyde tanınmak için bel bağladıkları müzakereler Filistinlilerin haklarından vazgeçmesi için FY’ye baskı yapmak üzere ABD ve İsrail tarafından kullanılıyor.

FY’nin yaklaşımlarının uluslararası sonuçları oldu. Çünkü FY “resmi” Filistin duruşunu temsil eder, hiçbir ulus – Filistin halkına ne kadar dost olursa olsun – Filistinliler ya da onun liderliği adına zorla savunma yapamaz. Bir başka deyişle “Filistinlilerden daha Filistinli” olamazlar.

Buna karşılık halkın duruşu, resmi duruşun bir hayli ilerisinde oldu ve halen de öyledir. Duvar’ın inşasının ilk günlerinden itibaren Filistin toplumu bunu, Batı Şeria’yı önemli ölçüde değiştirecek ve İsrail’in denetimini artıracak olduğu için yeni bir jeopolitik ve güvenlik gerçeği dayatmayı hedefleyen sömürgeci ve ırkçı bir proje olarak gördü. Bu nedenle halk eyleminin altında yatan strateji, İsrail’in alandaki hedeflerine direnmeye, dayanışma hareketlerinin geniş uluslararası desteğini yaratmaya ve uluslararası hukukun ve kararların uygulanmasını talep etmeye dayanıyordu.

Bu halk direnişi çok geçmeden İsrail’i boykot etmeye yönelik hareketleri de içine aldı. 2003 yılından beri Duvar Kampanyası ve İsrail’e Akademik ve Kültürel Boykot İçin Filistin Kampanyası (PACBI) da dahil sivil toplum eylemcileri, İsrail’e karşı uluslararası boykot için çalışmaktadır. UAD’nin istişari görüşü sadece Filistinli boykot çabalarını güçlendirmedi, aynı zamanda Filistin Sivil Toplumunun FY’ye uluslararası forumlarda İsrail’e meydan okuması için baskı yapmayı sürdürmesine olanak sağladı. Üstelik uluslararası dayanışma hareketleri Duvar’ın ve yerleşimlerin sökülmesi ve işgale son verilmesi taleplerini UAD’nin istişari görüşüne dayandırmaya başladı.

UAD görüşünün birinci yıldönümünde tarihsel Filistin içindeki ve dışındaki 171 Filistinli koalisyon, dernek, sendika ve örgüt tarafından Filistin Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar (BDS) Çağrısı başlatıldı. FKÖ’nün kurulmasından beri ilk Filistin fikir birliği belgesi olan bu Çağrı, uluslararası hukuka uymasını sağlamak için İsrail’e karşı boykot ve yaptırım uygulanmasını ister. Geçen beş yılda BDS hareketi dünya genelinde büyüdü ve güçlendi ve tüm dayanışma girişimleri ve hareketleri için küresel ve uluslararası referans noktası oldu. BDS çağrısını dünya genelindeki kiliseleri İsrail’i boykot etmeye çağıran Filistin kiliseleri koalisyonu tarafından yayınlanan 2009 Kairos Belgesi gibi çağrılar izledi. [3] Üstelik Filistin sivil toplumunun bu eylemleri, resmi olmayan bir Filistin taban inisiyatifine istekli uluslararası dayanışma grupları tarafından olumlu karşılandı.

BDS hareketinde ve Duvar’a karşı haftalık protestolarda vücut bulan halk direnişi, enternasyonal dayanışmanın üzerinde kurulduğu temeldir. Bu tabandan gelen çabalar, İsrail işgaline karşı hayati bir savaş alanında meydan okudu: medyası, sivil ve resmi kuruluşları, örgütleri, sendikaları, eylemcileri, üniversiteleri ve hatta özel sektörüyle uluslararası arenada. Bu çabaların etki ve sonuçları dikkatlerden kaçmadı. İsrailli think-thank Reut Enstitüsü tarafından yayınlanan yeni bir rapor, BDS’nin İsrail’e stratejik bir tehdit olduğunu öne sürdü.[4]

Öneriler

Bu öneriler Duvar’a karşı sekiz yıllık mücadele deneyimine dayanıyor:

  • FY, ABD emirlerine boyun eğmeyi bırakmalıdır ve işgalci bir devlet olan İsrail’e karşı uluslararası mücadeleye tamamen katılmalıdır, BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulu’ndan UAD istişari görüşünün ve diğer ilgili kararların uygulanmasını talep etmelidir.
  • İsrail üzerindeki baskıyı sürdürmek için uluslararası çapta BDS hareketinin daha çok eşgüdümü ve örgütlenmesi gereklidir.
  • Arap dünyasında Arap Boykot Komitesi’ni canlandırmak elzemdir, daha çok Arap taban örgütü ve sendikası BDS hareketine taşınmalı ve Arap Birliği’ne UAD kararı tamamen uygulanana kadar müzakerelere desteğini çekmesi için baskı yapılmalıdır.
  • Halk direnişi, Duvar boyunca ve İsrail yerleşimlerinin yanı başındaki tüm temas noktalarını içerecek şekilde genişletilmelidir. Aynı zamanda İsrail ile ilişkilerin resmi güçler ve halk tarafından normalleştirme biçimleri durdurulmalıdır.
  • İsrail’in Filistinli vatandaşları, altmış yıldan fazladır maruz kaldığı ırkçılığa ve ayrımcılığa son vermek için uluslararası yargı araçlarına başvurmalıdır.

İsrail işgaline son vermenin, Duvar’ı sökmenin ve İsrail liderlerinin kemikleşmiş ırkçı zihniyetlerini yıkmanın yolu budur. İsrail’e uluslararası toplumun üstünde değil onun bir parçası olduğunu kabul ettirecek yol budur.

Dipnotlar

1. John Sigler, ” İsrail Yüksek Mahkemesi ve Apartheid Duvarı” The Electronic Intifada, 15 Temmuz 2004, http://electronicintifada.net/v2/article2916.shtml.

2. UAD’nin istişari görüşü hhakında bir irdeleme için bkz. “Hukuki İnceleme ve Olası Sonuçları”, Prof. Susan Akram, Boston Üniversitesi Hukuk Bölümü ve Prof. John Quigley, Ohio Devlet Üniversitesi Hukuk Bölümü.

3. Bkz. http://www.kairospalestine.ps/

4. Ali Abunimah “İsrail’in yeni stratejisi: küresel adalet hareketine karşı “sabotaj” ve “saldırı”,” The Electronic Intifada, 16 Şubat 2010 http://electronicintifada.net/v2/article11080.shtml

 

Filistin İçin İsrail’e Karşı Boykot Girişimi tarafından çevrilmiştir.

About bdsturkiye

Filistin İçin İsrail'e Karşı Boykot Girişimi
Bu yazı Apartheid, Apartheid Duvarı, BDS içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.